Gazze’de Yaşananlar ve Uluslararası Tepkiler

Gazze’de Süregelen Yıkım ve İnsanlık Dramı

Uzun süredir devam eden bombalama saldırıları, sivillerin hedef alınması ve temel yaşam kaynaklarının bilinçli şekilde yok edilmesi, uluslararası hukuka göre soykırım tanımını karşılayan eylemler bütünüdür. İnsanlar, her gün bombalanan hastaneler, vurulan okullar ve kesilen su ve elektrik altyapısı ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu tablo, yalnızca savaş değil, aynı zamanda kasıtlı bir yok etme stratejisinin parçası olarak görülüyor.

Uluslararası Toplumun Sessizliği ve Sorumluluk

Bu durum karşısında dünya, insanlık adına ciddi bir sınavdan geçiyor. Sözde medeni ülkelerden yükselen birkaç cılız ses dışında, gerçek anlamda herhangi bir yaptırım uygulanmamış ve hukuk işlemez hâle gelmiştir. Diplomasi ise suskun kalmış durumda. Bazı ülkelerin sembolik yaptırımları, yalnızca kendi halklarını yatıştırmaya yönelik PR faaliyetleri olarak kalmıştır.

Türkiye ve İslam Dünyasının Yaklaşımı

Türkiye başta olmak üzere, İslam dünyasının Gazze’ye yönelik yaklaşımının da genellikle sadece kınamalarla sınırlı kaldığını görmekteyiz. Bu durumun kabul edilmesi güçtür. Bu mesele yalnızca bir dış politika meselesi değil; aynı zamanda inanç, onur ve insanlık meselesidir. Gazze’ye duyarsız kalan her siyasi duruş, kendi halkının iradesine de ihanet etmeye adaydır.

Küresel Sorumluluk ve Sessizliğin Bedeli

Finans dünyasında kararlar alınırken bile sosyal adalet, insan ve toplumsal denge gözetilirken; küresel siyasetin omuzlarındaki sorumluluğun çok daha büyük olduğu açıktır. Sessiz kalmak ise tarafsızlık değil, zalimin dilini konuşmak ve suçuna ortak olmaktır.

Gazze’de Yaşananlar ve İnsanlık Durumu

Gazze’de bugün çocuklar açlıktan ölüyor, anneler ise enkaz altında evlatlarını arıyor. Bu tabloya “çatışma” demek, zalime merhamet göstermek anlamına gelir. Artık açıkça ifade edilmelidir ki; Gazze’de bir soykırım yaşanıyor ve bu durdurulmadıkça insanlık ailesi büyük bir sınavla karşı karşıyadır. Bu soykırımı durdurmak, yalnızca Filistin halkına değil, tüm insanlığa karşı bir borçtur. Bu borcun ödemesi ise, yardım kampanyalarıyla değil, gerçek anlamda adalet ve hukukun işlemesiyle mümkündür.