Dolar 34,2419
Euro 36,9888
Altın 3.023,69
BİST 8.838,60
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Sivas 12°C
Parçalı Bulutlu
Sivas
12°C
Parçalı Bulutlu
Çar 14°C
Per 13°C
Cum 13°C
Cts 13°C

EKONOMİK KRİZ

16 Aralık 2021 17:12 | Son Güncellenme: 14 Haziran 2022 12:58
567
A+
A-

Baştan kabul etmeliyiz, yaşadığımız kriz öyle hemen gelip geçici bir kriz değil. Etkisi uzun yıllar devam edecek ciddi bir krizin içindeyiz. Bunun için birilerini suçlamanın bize bir getirisi olmadığı gibi, derdimize de derman olmayacaktır. Peki ne yapmalıyız, nasıl çıkılır bu kaos ortamından? Okuyoruz, yazıyoruz, gözlem yeteneğimiz var, yaşadıklarımız, tecrübelerimiz derken, belki moral olur düşüncesiyle gücümün yettiğince kısaca anlatmaya çalışacağım.

En büyük zenginliğimiz nüfusumuz, az değiliz, çokta değiliz, bence daha da çoğalmamız gerekiyor. Haklar bazen nüfuza göre alınsa da ağırlıklı olarak nüfusa göre alınır. En saçma talebi bile bir sayıya ulaşmadan isteyemez, elde edemezsin. Ben bu âlemde varım diyorsan, nüfusun olmalıdır. Krizler, gelir geçer, para da öyle, gelir gider. Nüfus varsa karamsarlık yoktur. Sahip olduğunuz sağlam nüfusunuz en büyük ve en etkili silahınızdır, umudunuzdur. Neredeyse yüz milyona yaklaştık, bu kadar nüfusla nasıl mı olacak? Anlatayım.

Dünyada bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden Hindistan’ı ele aldığımızda aşırı kalabalık bir nüfusa sahip (1,4 milyar) ve vasıfsız insana ekmek yok orada. Hindistan’da işe yarar kısım seçilip iyi yerlere getiriliyor. O kadar ileri gittiler ki Amerikan teknoloji şirketlerinin tepe yöneticilerinin çoğu Hindistan kökenli. Yani vasıflı olanların sayesinde üretiyor, gelişiyor, süper ligde olmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Acı ama gerçek olanı, usta olmak, bilmek zorundayız; akıllı, çalışkan, dünyayı iyi okuyan, kaliteli, eğitimli insan bir şekilde doğal seleksiyon kurallarına göre üstlere çıkacak, hayatta kalacak. Burada eşitlik kavramı değil ilahi kavram devreye girer “hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?”.

Asgari ücretin az mı çok mu olduğu tartışmalarının yaşandığı bu günlerde daha çok gelişmiş ülkelerin verdiği yüksek ücretler örnek veriliyor. Bence bu çok sağlıklı bir örnek değil, bize uymaz. Çünkü biz zengin bir ülke değiliz, hem paramız yok hem de vasıflı insan sayımız çok az. Batıda saati 15 dolara çalıştırılırken “bize reva mı?” diye soranlara hak verebilirim ama senin ülken sermaye fakiri, parası yok maalesef. Batıyı bu konuda örnek almaya devam edersen, uzun yıllar belin doğrulmaz. O kadar çok mavi yakalı çalışanın var ki onlarla dolar biriktirmen, sermaye oluşturman mümkün değil. Seni ancak üst lige çıkaracak kesim yukarıda özelliğini saydığım eğitimli nüfusundur.

Bizi uzun bir mücadele dönemi bekliyor. On, on beş yıl sürecek zorlu bir süreç. Çin bu süreci iyi yönetti, başlangıçta karın tokluğuna çalışanların, yetenekleri ve kazandırdıklarıyla birlikte ücretleri de arttı. Açlığa, komünizme, insan hakları ihlallerine rağmen Çin, bu süre zarfında dünyanın üretim merkezi oldu. Şehirleri bile sektörel bazda branşlaştı, ürettikleriyle anılır oldu. Çelik şehri, otomotiv şehri, kimya şehri, teknolojik ürünlerle anılan şehirler gibi. Bir de yüzlerce marka oluşturdular, birçoğu evimize girdi, elimizden düşürmez hale getirdiler, çoluk çocuk ailece adeta bağımlısı olduk. Çinin nüfusu da 1,4 milyarı geçmiş durumda.

Türkiye’nin bu zorlu süreçte ne yapıp edip planlı bir şekilde ülkenin ekonomik gelişimini sağlayacak çalışmaların içine girmesi elzemdir. Bu süreç iyi yönetilirse vasıfsızlara verilen 250/300 dolarlık asgari ücret on yılda belki 500/600 seviyesine ulaşabilir. Yazdıklarım can sıkıcı olabilir ama tepki vermeden önce iyi düşünmek gerek. Ülke olarak vasıfsızların ne alacağından ziyade doktor, mühendis, yazılımcı, öğretmen, akademisyen, teknik eleman ücretlerini önemsersek insanları rekabete sokar, ülkeyi geliştirebiliriz. Bilginin asaleti, insanların gözünde o bilginin kazancındadır. İnsanlara bilgiyi çekici kılmak için de ona erişen kişilere kesenin ağzını açmak lazımdır. Toplum bilginin kazandıracağını anlamalı, vasıfsızların geleceği için, üretilen kaynaktan vasıflı yığınlara bolca verilmelidir. Bunun için istediğiniz kadar formül üretin, başka bir yolu, çaresi yoktur. Gelişirsek böyle gelişeceğiz. Alttaki üste çıkmak istedikçe kalite standardı kendiliğinden artacak. Ama üst kısmın kalitesini hep cazip tutacaksınız. Mantık bu olmalı. Üst kısmın içinde ki yarışı da sürekli canlı tutacaksınız. Doktor, mühendis, yazılımcı, öğretmen, akademisyen, teknik eleman vb. gibi meslek gruplarındakiler eşitlik söylemine göre değil başarı performansına göre kazanmalıdırlar. Nitekim eşitlik söyleminden burada da bahsedemeyiz, çalışanı çalışmayanı her meslekte ayırt etmeliyiz.

İster kabul edelim ister kabul etmeyelim geçmişte yaşadığımız düşük kur, düşük enflasyon artık hayal oldu, bir daha asla gelemeyeceğini aklımızın başköşesine yazmalıyız. Öyle ev üstüne ev almak, arsa almak, yatırım yapmak, bindiğin aracın modelini sık sık değiştirmek, bir giydiğin kıyafeti bir daha giymemek, sürekli dışarıda beslenmek gibi zenginlik ve gösteriş alameti olan alışkanlıklarımızı unutuyoruz, unutmak zorundayız. Sahip olduklarımıza şükredip, olabildiğince tasarruf ederek, israf etmeden yaşamak zorundayız. Başka çıkar yolumuz yoktur.

Devlette insanına destek olarak yukarıda yazdıklarım doğrultusunda üretimi teşvik etmeli, üretmeden, bilgiye değer vermeden bu sarmaldan çıkmamız mümkün değil. Bu günlerde gelir geçer, say ki kış geldi, hem de şiddetli bir kış, bunun karı var, donu var, ayazı var. Ne kadar zor geçse de bir de baharı var, yediğimiz ayazı unutmadan kendimizi bahara, yaza hazırlamalıyız.

Ahmet Hasdemir
16/12/2021

ETİKETLER: , ,
YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
27 Haziran 2022 18:44
4 Eylül 2023 15:33
29 Mart 2022 11:01
23 Kasım 2022 09:02
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.